KUANTUM BİLGİSAYARLARI
Kuantum bilgisayarları
kuantum mekaniği yasalarına göre çalışan bilgisayarlardır. Kuantum bilgisayarları
ilk olarak fizikçilerin atomların küçük birer hesap makinesi olduğunu fark etmesiyle
ortaya çıkmıştır ve bu atomların bir dönme yönü vardır. Bu yön spin olarak
adlandırılır. Spin yönü yukarı ve ya aşağı yönde olabilir. Örneğin
bilgisayarlarda bilgilerin 1 ve 0 lardan oluşan dizilerde gösterilmesi gibi
atomun da yukarıya doğru olan spinine 1, aşağıya doğru olan spinine 0 diyebiliriz.
Bilim adamları ilk kuantum devrelerini üretmek
için sıradan bir silikon devreyle işe başladılar. Silikon çipin üzerinde ki bir
fosfor atomunu kullanarak atomun etrafında dönen bir elektronun spin değerini
değiştirdiler. Böylece elektronların spin değeri kuantum bilgisayarlara veri
kaydetmekte kullanıldı. Elektronlar aynı zamanda manyetik alanlar üretiyor ve
elektronların manyetik alanları elektronların çevresinde manyetik alan çizgileri meydana getiriyor.
Elektronlar sağdan sola hareket ettikçe manyetik alan çizgileri güneyden kuzeye
doğru bir hareket gösteriyor (spin yukarı). Soldan sağa doğru hareket ettikçede
manyetik alan çizgileri kuzeyden güneye bir hareket gösteriminde bulunuyor
(spin aşağı).
“Heisenberg’in
Belirsizlik İlkesine göre bir elektronun konumunu ve hızını aynı anda yüzde 100
kesinlikle bilmek imkansızdır. Kuantum bilgisayar geliştiren bilim adamları da
bu yüzden doğrudan elektronlara bakarak yazı yazamazlar. Çünkü bir elektrona
baktıklarında, o elektron gözlemciyle etkileşime girerek spin durumunu
değiştirir. Harflerin sürekli değiştiği bir alfabede yazı yazmak imkansızdır. Kuantum
bilgisayar geliştiren bilim adamlarının elektronlara yazı yazmadan önce bu
güçlüğü aşması gerekiyordu. Bunun için yazı yazacakları elektronun spin
durumunu önceden bilmek zorundaydılar. Bilim adamları başlangıç olarak spin
yukarı durumundaki bir elektronu seçmeye karar verdiler. Bu elektronu spin
aşağı duruma geçirerek yazı yazacaklardı.Araştırmacılar bunun için yalnızca
spin yukarı durumdaki elektronlarla çalışan bir transistor yaptılar. Bu
transistor sadece yukarı yönelimli manyetik alan üreten elektronlara
duyarlıydı. Böylece spin yukarı duruma sahip elektronları seçmek ve bu
elektronları spin aşağı duruma geçirerek yazı yazmak mümkün oldu. Spin aşağı
duruma geçen elektron okunduğu zaman, spin yukarı duruma geri dönerek tekrar
yazılmaya hazır hale geliyordu.” [1]
Klasik bilgisayarlar en küçük bilgi
saklama ve işleme birimi olan bit’lerden oluşurlar ve bu birimler “0″
ve “1″ hallerinden sadece birinde olabilirler. Kuantum bilgisayarları
ise kübit(qubit) lerden oluşmuştur. Kübitler, klasik bilgisayar sistemlerindeki 0 ve 1
hallerine sahip olabildikleri gibi (klasik bilgisayarlarda bir veri
biti 0 ya da 1 olarak kaydediliyor) 0 ve 1 arasındaki sınırsız başka halleri de
barındırırabilirler ve bunlar, çakışma (superposition) halleri olarak adlandırılmaktadır. Bu ara haller
sayesinde bir kübit, klasik bir bit’e oranla çok daha
fazla bilgiyi aynı büyüklükteki fiziksel bir alana sığdırmamızı
sağlar.
“Kuantum
fiziğinde elektronlar yapısal olarak birbirinin aynıdır yalnızca kuantum
sayıları farklıdır ve hiçbir parçacıkla etkileşime girmeyen bir elektron, aynı
anda hem spin yukarı hem de spin aşağı durumunda bulunacaktır. Bu yüzden
kuantum bilgisayarlarda kübitler aynı anda hem 1 hem de 0 değerini alabilir.”[2]
Kuantum Teknolojisi, yeni olan hesaplama yöntemlerini destekler ve yeni
algoritmalar yazabilmemize olanak sağlar.
Kuantum bilgisayarları ile klasik
bilgisayarlar arasında ki farklılıklar şu şekilde yazılabilir.
Klasik bilgisayarlar en küçük bilgi saklama ve
işleme birimi olan bit’ lerden oluşurlar ve 0 ve 1 ile simgelediğimiz hallerden sadece
birinde olabilirler. Kuantum bilgisayarları ise kübit’ lerden oluşur ve 0 ve 1
hallerine sahip olabilmekle beraber 0 ve 1 arasındaki sınırsız başka halleri de
barındırırlar.
Klasik bilgisayarlar ikili mantığa göre
çalışırlar. VE / VEYA kapısı gibi mantık
kapıları kullanıldığında girdi olarak iki bit alınır ve çıktı olarak sadece bir
bit elde edilir. Kuantum mantık kapıları ise girdi olarak bir yada daha fazla
kübit alır ve çıktı olarak bir ya da daha fazla kübit üretirler.
Klasik bilgisayarlarda istediğimiz zaman
bilgisayardaki bitlerin hangi durumda olduğunu öğrenebiliriz. Ama, kuantum bilgisayarlarında hangi durumda
olduğunu bilmek imkansızdır. Kuantum bilgisayarını oluşturan kübitlerde hangi
çakışma halinin saklı tutulduğunu tam olarak belirleyemeyiz sadece kısmi bir
bilgiye sahip olabiliriz.
Kübitler üst üste binebilme özelliğine
sahiptirler. Bu özellik sayesinde kuantum bilgisayarları oldukça ileri bir
paralel işlem kapasitesine sahip oluyorlar. Yani bu paralellik kuantum bilgisayarların bir milyon işlemi
aynı anda yapmasına olanak tanıyor. Örneğin 8 kübitlik bir kuantum bilgisayarı
0’dan 256 ya kadar olan değerleri aynı anda alabilir ve 256 farklı hesaplama
işlemi üzerinde çalışabilir.
Kuantum bilgisayar klasik bilgisayarlara göre
kat kat daha hızlıdır. Örneğin 300 basamaklı bir sayının faktörize işlemini
kuantum bilgisayarı dakikalar içinde yapabiliyor klasik bilgisayarlarda ise
yıllar sürebiliyor.
İlk kuantum bilgisayarını 18 Nisan 1998
yılında IBM’den Isaac Chuang ve MIT’den Neil Gershenfeld oluşturmuştur. 2
kübitten oluşan bu bilgisayar bazı algoritmaların sunumunu başarılı bir şekilde
gerçekleştirmiştir.
“Chuang ve Gershenfeld karbon ve hidrojen
atomlarından oluşan sıvı kloroformla doldurdukları bir test tüpünü, kontrollü
manyetik atmalar yayan bir manyetik bobinle zayıflattılar. Kloroform’daki
atomlar doğa tarafından öngörülen örüntüye uygun olacak biçimde, spinleriyle
dans ettiler. Bu aşamadan sonra, beyin taramaları için kullanılan NMR
makinesini devreye soktular. NMR, dans etmekte olan atomlardan bazılarını
dürterek, diğer atomların spinlerini etkilediler. Böylece karbon atomlarının
spinleri, üzerlerine doğrudan bir temas olmaksızın, kuantum bilgisayar görevini
yapacak şekilde programlanmış oldu.”[3]
1999 yılında
Chuang ve Gershenfeld 3 kübitlik kuantum bilgisayarını yaptılar. 15 Ağustos
2000 yılında ise NMR tabanlı 5 kübitlik bilgisayarı yapmayı başardılar. 19
Aralık 2001 yılında Chuang’ın ekibi 5 florin atomu ve 2 karbon atomundan
oluşturulan 7 kubitlik kuantum bilgisayarını geliştirmeyi başarmıştır.
Kuantum bilgisayarlarının gelişim aşaması her
geçen gün biraz daha hızlanmaktadır. Şimdiye kadar ortaya çıkarılmış tam bir
kuantum bilgisayarı olmamıştır ama bunun gelişim süreci devam etmektedir, algoritma
yapılandırılması ve hata düzeltimi gibi gerekli olan mekanizmalar oluşturulmuş
durumdadır. Kuantum bilgisayarlarının maliyetleri de çok yüksek olduğundan
gelişim süreci zaman almaktadır örneğin ilk yapılan 2 kubitlik bilgisayarın
maliyeti yaklaşık 1 milyon dolar civarındadır. Ayrıca kuantum bilgisayarları
çok güçlü bilgisayarlar olduklarından dolayı şifreleme(kriptoloji) alanında da büyük
bir tehtit olarak görülmektedir. Bilgi güvenliği kriptolojiye dayandığından bu
alan büyük risk altındadır. Sonuç olarak kuantum bilgisayarlarının gelişimi teknolojik
açıdan çok büyük bir adım gibi görünsede bazı olumsuz yönleri de vardır. Bu
olumsuz yönlerin çözümü de kuantum bilgisayarlarının gelişim aşamasıyla birer
birer ortadan kalkacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder